İngilizce nasıl göklerin dili oldu?

İngilizce, en geç 1950’lerden bu yana göklerin dili olma unvanını koruyor. Bu durum, Uluslararası Sivil Havacılık Kurumu’nun Dil Yetkinlik Gereksinimlerini başlatması ile, 2008 yılında zirveye ulaştı. Havacılık alanında çalışanların artık, havada güvenliği geliştirmek ve iletişimi iyileştirme amacı ile, İngilizce yetkinliklerini ispatlamak için düzenli testler vermeleri gerekiyor.

Pilotlar ve havacılık alanında çalışan diğer herkesin, standart havacılık terminolojisini anladıklarını göstermesi gerektiği bir testi geçmeleri gerekiyor. İngilizceyi konuşma ve kullanma becerileri, talimatları kavrama ve gramerleri yapıları gibi alanlarda 1 ile 6 arasında puanlandırılıyor. Bu özellikle havada, daha güvenli ve açık bir iletişimin tüm bileşenleri kuvvetlendiriyor.

 

Hava iletişiminin doğası

Pilotlar ile hava trafik kontrolü arasındaki iletişim, oldukça kendine münhasur, ve çok spesifik bir etkileşim tipidir. Başlangıç için, destekleyici hiçbir mimik ipucu yoktur. Anlam, hiçbir destekleyici bileşen olmaksızın, tamamen sözel talimatlara dayalıdır.

İyi bir iletişime destekte bulunmak için, havacılık alanında çalışanlar, mümkün olan azami ölçüde anlaşılabilir olmalarına olanak sağlayacak bir nötr aksağan geliştirmeleri konusunda teşvik edilmektedirler.

Aslında İngilizce hava güvenliğine pek uygun bir dil değildir. Bunun yanında, örneğin dil alanında lider merci olarak hizmet veren Académie Française’ye sahip olan Fransızca’nın aksine, İngilizce aslında tek şampiyon değil.

Havacılık iletişimi, standartların merkezi bir merci tarafından titizlikle korunduğu ender bir alandır. Havacılık İngilizcesi son derece uzmanlık gerektiren bir dildir.

İş telsiz tabanlı iletişime geldiğinde ise rağbet gören iki yöntem vardır. Havacılık alanında çalışanlar iniş ve kalkış gibi kritik anlar boyunca oldukça resmi bir şekilde kullanılan çok özel bir ifade yöntemi olan “standart ifade” yöntemini, ve havada daha az resmiyet içeren iletişimler için kullanılan, günlük konuşmadan biraz daha iyice bir sözde düz dil kullanırlar.

Havacılık İngilizcesi oldukça resmi ve teknik bir konuşma şeklidir, öyle ki İngilizce’yi anadili olarak konuşanların dahi bunu öğrenmek için zaman harcaması gerekmektedir.

Uçak gezisi planlayan herkes için oldukça endişe verici bir gelişme de, havacılık çalışanlarının dil yeterlilik sınavlarında kopyaya başvurduğu ve sınavdan geçmek için rüşvet teklif ettiklerine ilişkin bağımsız bir rapor geçtiğimiz günlerde yayınlanmış olmasıdır.

İngiltere’de CAA tarafından verilen rapor, kötü İngilizce standartlarının, havacılık endüstrisinde resmi dil yeterlilik gereksinimlerinin getirilmesinden yaklaşık on yıl sonra bile, bir endişe kaynağı olarak varlığını koruduğunu göstermektedir. Havacılık dili olarak kabul edilmesinden sonraki yarım yüzyıldan fazla bir süredir, sektörün İngilizce becerileri hâla bir takım işlere ihtiyaç duyuyor.

Neden İngilizce?

Yirminci yüzyılın ortalarında, hava yolculuğu gittikçe yaygınlaşırken, İngilizce konuşan ülkeler uçakların tasarımında ve imalatında ve hatta operasyonlarının çoğunda egemendiler.

1944’te, o tarihteki hava yolculuğunun bazı sorunlarını çözmeyi amaçlayan Chicago’daki bir anlaşmada, İngilizce’nin havacılık dili olması da karara bağlandı. Amaç basitti. Telsiz ve uluslararası mürettebat arasındaki yanlış anlama ve karışıklığı önlemeye yardımcı olmak.

Hava yolculuğunun artık çok daha yaygın olmasına rağmen, İngilizce konuşan pek çok ülke hava taşımacılığına katılıyor, ve İngilizce göklerin dili olarak varlığını hâla devam ettiriyor. Yine de İngilizce iyi bir seçim mi? İngilizcenin havacılık sektöründe neden işe yaradığına yönelik hâla birkaç argüman mevcut.

Başlangıç olarak, İngilizce, uluslararası iletişim konusunda oldukça fazla kullanılan bir dildir. Bir dizi büyük küresel kurumun resmi dili, bilim topluluğunun kabul edilen dili ve dünyada en çok öğrenilen dil yine İngilizcedir.

Elbette ki en önemli şey, hava trafiği iletişiminde yer alan tüm oyuncuların açık bir şekilde iletişim kurabilmeleridir. Dilin İngilizce, Fransızca veya Türkçe olması kesinlikle önemsizdir. Dilin kendisi, sahip olduğu netlik kadar önemli değildir.

Ancak dünyanın birçok yerinde, hayatta ilerlemek isteyen herkes İngilizce öğrenmektedir. İngilizce’yi değerleyen yalnızca havacılık endüstrisi değildir. Sektöre giren birçok kişi, hayatlarında dil öğrenmek için başka sebepler bulmuş olabilirler.

Ancak, İngilizce’nin havacılık dili olarak herhangi bir öz değeri var mı? Tarihsel kolaylık için seçilmiş olmasına rağmen, kendisini hava taşımacılığında açık iletişime adayan dilin kendisi hakkında bir şeyler var mı?

İngilizce’nin kibarlık ve saygı ifadesine fazla nefes harcamayan, oldukça eşitlikçi bir dil olduğu yönünde bir argüman mevcuttur.

Kültürde yer alan saygı ifadeleri

 

Örneğin Kore dilinde, kendinizcen yaşça büyük birisiyle konuşurken, daha dolambaçlı bir ifade kullanmanızı gerektirmektedir ki bu bir kriz anında pek de faydalı bir şey değildir. 2013 yılında gerçekleşen bir uçak kazasında, yaşça küçük bir pilotun, kendisinden yaşça büyük olan pilota karşı gösterdiği saygı ifadesinin bir faktör olduğu düşünülmektedir.

Bunun bir dil faktörü değil de, kültürel bir olduğu iddia edilebilir. Ancak, Japonca’dan İngilizce’ye geçen Japon firmalarının tecrübeleri göstermektedir ki, saygı ifadelerinin daha az yer aldığı bir dile geçiş yapmak, çalışanlar arasındaki eşit duruşu güçlendirmiştir.

Havacılık kontrollerinde İngilizce kullanımının bir avantajı olabilir. Çünkü dilde saygı ifadesine yönelik pek az şey mevcuttur. Fakat İngilizce’nin yanı sıra, kendi içerisinde saygı ifadelerinin az bulunduğu başka diller de vardır.

Daha enteresan olan şey ise, dünyada yaşayan birçok insanın ikinci dil olarak İngilizce’yi seçme durumudur. İngilizce kullanan birçok havacılık çalışanı, ikinci, üçüncü veya dördüncü dili olarak İngilizce konuşacaktır.

İkinci bir dilde faaliyet göstermekle bağlantılı olarak, yanlış anlamanın riskleri ve vurgu sorunlarını aşma ihtiyacı ile ilgili bazı tehlikeler vardır. Ancak, ikinci bir dil konuşurken insanların daha mantıklı ve daha az duygusal karar verme süreçlerine sahip olduklarına dair bazı kanıtlar da vardır. Belki bu, havacılık iletişiminin yüksek basınç dünyasıyla uğraşırken bir avantaj olabilir.

Gerçekten İngilizce için havacılığa verilebilecek en büyük argüman, dünyanın her yerinde yaygın bir ikinci dil olmasıdır. Endüstrinin hala iletişim standartlarını geliştirmesi gerektiği açık olsa da, uçuş dili olarak yerini başka bir dil alacakmış gibi görünmemektedir.

Her 15 yılda bir hava yolculuğu hacmi iki katına çıkarken, kalabalık gökyüzünde net ve açık iletişim ihtiyacımız daha da artacaktır.

Scroll to Top